Yağlı güreş olarak başladı, “Altın Portakal”a dönüştü
Vakanüvis
59. Antalya Altın Portakal Film Festivali yarın (Cumartesi) başlıyor. 1-8 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan festival, adı üstünde, en fazla filmleriyle konuşulacak elbette.
Tabii, “ünlüler, kim ne giydi, kırmızı halı, ödüller hak edenlere mi verildi, sinemaya dair ‘derin’ tartışmalar” da festival ortamının olmazsa olmazlarından olacak.
Altın Portakal Film Festivali’nin günümüzdeki bu “ciks hâliyle” mazideki hâli arasındaki farklılık ise göz atmaya değer…
Aspendos’un ilk sahipleri Persler de güreşiyordu
Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne kadar uzanan tarihsel sürecin ilk başlarında, antik çağlarda, görsel sanatların öncü şubesi tiyatro olsa da Antalya özelinde baskın olan gösteri aslında güreşti.
Bugünkü Serik ilçesinde yer alan Aspendos’un güreşlerle anılması oldukça eskilere gitmekteydi. M.Ö. 500’lü yıllarda bölgeye hâkim olan Persler, – daha sonra Aspendos antik tiyatrosunun da yapılacağı – bölgede her yıl güreş turnuvaları düzenliyorlardı.
Dönemde, güreş o kadar önemliydi ki, yaklaşık bir asır kullanılan Pers sikkelerinin bir serisinin üzerinde, çıplak hâlde güreşen iki erkek kabartması yer almıştı. Aspendos antik tiyatronun yapımına ise Roma İmparatoru Pius (M.S. 138 – 131) zamanında başlanmış, bir diğer Roma İmparatoru Aurellius (M.S. 161 – 180) döneminde de gösterilere açılmıştı.
Açılışından sonra yine güreşler düzenlendiyse de yapının asıl işlevi tiyatro olmuştu.
1932 yılındaki adı “Antalya Belkıs Güreşleri”ydi
Güreşe ilişkin böyle bir arka planı olan şehirde, Osmanlı döneminde de geleneksel yağlı güreşler düzenlenmişti. Bugünkü festivalin nüvesini oluşturan etkinliklerin geçmişi ise 1930’lu yıllara dayanmaktaydı.
Serik ilçesi, Belkıs köyündeki Roma dönemine ait, “Belkıs Harabeleri” olarak da anılan Aspendos Tiyatrosu’nun 1932 yılında kısmen restore edilmesinin ardından; burada, gelirleri Kızılay’a aktarılmak üzere güreş müsabakaları düzenlenmeye başlanmıştı. Aspendos’ta sonrasında da okul, Halk Evi gibi kurumlar yararına güreş organizasyonları yapılmıştı.
Zaman içerisinde gösterilere tiyatro da dâhil edilmesine rağmen, Aspendos’taki etkinlikler uzun yıllar yağlı güreşlerle anılmıştı. Bu doğrultuda, 1950 yılından itibaren antik tiyatro çevresindeki güreş karşılaşmaları resmi olarak da “Belkıs Güreşleri” adıyla düzenleniyordu.
Filmler değil, güreş takımları yarışıyordu
İlerleyen senelerde festivali daha kapsayıcı bir isim altında, daha kalabalık bir kitleye mal etmek isteyen Antalya Belediyesi, 1959’dan itibaren organizasyonun adını “Antalya Festivali”ne çevirecekti. Bu dönemde festivalin sadece adı değişmekle kalmamış, süresi üç güne çıkartılmış, ilave gösteriler de konulmuştu. Ayrıca PTT, iki Aspendos hatıra pulu da basmıştı.
Ancak belediye başka gösteriler eklese de festivalin baskın organizasyonu yine güreşler olacaktı.
O kadar ki, güreşler yoğun bir ilgi gördüğü için yağlı güreşlere ilaveten Ankara, Eskişehir, Denizli ve Antalya Esnaf Spor Kulüplerinin serbest güreş takımları festivale davet edilmişti.
Süreçte; Antalya’yı Tanıtma ve Turizm Derneği devreye girmiş, festivalin ilk günü Cumhuriyet Meydanı’nda Mehter Takımı, Isparta Tümen Bandosu, güreşçiler, itfaiye teşkilatı, okul öğrencileri ve meslek teşekküllerinin katılımıyla kortej uygulaması da başlatılmıştı.
27 Mayıs 1960’taki festival, darbe kurbanı oldu
Antalya Festivali’nde film gösterimlerinin yer alması fikri ise 1960 yılında gündeme gelmişti. Belediye Başkanlığı, bu amaçla belgesel film yapımcısı Behlül Dal’a yetki vermiş, Dal da 80 kişiden oluşan 14 komite kurmuştu. Festival 27 Mayıs 1960 günü başlayacaktı ancak askeri darbe olunca bütün program suya düşmüştü.
Yirmi yıl sonra, 17. Altın Portakal Film Festivali de yine bir darbe, 12 Eylül darbesi nedeniyle yapılamayacaktı. Bu festivalin ödülleri, 31 yıllık bir aradan sonra, 2011 Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında, o dönemin jüri üyeleri tarafından yeniden değerlendirilip, “Altın Portakal’ın Geç Gelen Ödülleri” başlığı altında sahiplerine verilmişti.
İlerleyen süreçte, 1961’de festival biraz daha kapsamlı hale gelmiş, 1962’de ise Alman Kültür Filmleri ile Amerikan Haberler Servisi’nin hazırladığı tanıtıcı filmler gösterilmişti. Bir sonraki yıl festivale “ulusal film yarışması” kategorisi eklenmiş, Shell Film Ekibi film gösterimi sunmuş, muhtemelen Türkiye’deki ilk televizyon cihazı da bir stantta halka tanıtılmıştı.
Uzun yıllar “belediye tabibi” olarak görev yapan Avni Tolunay’ın 1963 yılında Antalya Belediye Başkanlığına seçilmesiyle birlikte de festivalin sinema ağırlıklı yönü öne çıkmıştı. Bu doğrultuda, Antalya Festivali, 1964 yılında “Antalya Altın Portakal Film Festivali” olarak tescil edilecekti.
Ve “portakal” festivale adını veriyor…
Aynı yıl festivalin amblemi de ortaya çıkmıştı. “Antalya’nın portakalı, denizi, tarihsel öğeleri Venüs heykeliyle bütünleştirilerek” bugünkü amblem tasarlanmıştı. Festivalin ödülü olarak da “Venüs heykelciği” belirlenmişti.
Toros mermerden yapılan Venüs heykelciğinin elinde ise festivalin simgesi olan altın kaplama “Altın Portakal” yer almaktaydı. “Venüs”, putperest antik Yunan inancında “aşkın ve güzelliğin tanrıçası” olarak ortaya çıkan “Afrodit”in yerine, Roma döneminde bu isme evrilmişti.
Venüsün, festivalin simgesi yapılması ise yıllar içinde tartışmaları da beraberinde getirmişti.
Şehri Venüs heykelleriyle donatma fikri CHP’nindi
Akdeniz Üniversitesi rektörü olduğu dönemde başörtüsü yasakçılığıyla tanınan Mustafa Akaydın’ın CHP’den Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla birlikte başlattığı, şehrin değişik yerlerine polyesterden Venüs heykellerini dikme uygulaması ise tartışmaları daha da büyütmüştü.
Polyester heykeller, müstehcenlik tartışmalarına yol açmıştı. Akaydın’ın ardından Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilen AK Partili Menderes Türel, vatandaşların haklı şikâyetini dikkate alarak bu uygulamadan vazgeçince de belli çevrelerden yoğun eleştiriler almıştı.
Ancak ilerleyen yıllarda CHP’nin Antalya’da yerel seçimleri yeniden kazanmasıyla birlikte şehrin değişik yerlerine heykelleri dikilmesi uygulaması tekrar başlamıştı.
– Reyhan Varlı Görk, “Nedir Şu Yeşilçam’ın Meyvesi Altın Portakal?” Akdeniz Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 20, Yıl 2020 – “Festival tarihçesi”, ntv-msnbc, 30 Eylül 2002
– Antalya Film Festivali, antalyaff.com