Ayhan Bora Kaplan örgütünün iki numaralı ismi ve bu davanın ‘M7’ kod isimli saklı şahidi Serdar Sertçelik, Sırbistan’dan Macaristan’a açılan Rozske Hudut Kapısı’nı 25 Mayıs’ta geçersiz kimlikle geçerken yakalandı.
Sertçelik, Türkiye’ye gönderilmemek için bu ülkeye iltica etti.
Ülke olarak gülünç bir vaziyetle karşı karşıyayız.
Kamu vazifelileri konut hapsindeyken ve ayağında elektronik kelepçe varken firar etmesine yol verdikleri bilinmeyen şahidi yakalamak için kırmızı bülten çıkardılar. Artık de Macaristan’dan geri getirmeye çabalıyorlar.
Skandal bu kadarla kalsa birkaç kamu görevlisinin aptallığı ya da işbilmezliği deyip geçebilirdik. Lakin Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki dava belgesine giren WhatsApp yazışmaları, Sertçelik’in İstanbul’a gittiğinin Ankara Emniyeti Organize Kabahatlerle Gayret Şubesi’nce bilindiğini ispat ediyor.
Ayhan Bora Kaplan örgütünün iki numaralı ismi Serdar Sertçelik.
İki gün sonra “İstanbul’a gidiyor” dedi
O devrin Organize Hatalarla Uğraş Şube Müdürü Kerem Gökay Öner, Sertçelik’in firar etmesinden iki gün sonra, 29 Kasım 2023’te, eline ulaşan iletisi Yardımcısı Şevket Demircan’a iletiyor.
Mesajda şöyle deniyor:
“Babası İstanbul’a götürüyor. Borç konusu varmış. Alım olsun abi.”
Öner, akabinde Demircan’a şunları yazıyor:
“Serdar Sertçelik. İstanbul yolunda.”
Demircan, “Tamam abi” diye cevap veriyor.
Organize Kabahatlerle Gayret Şubesi, cinayetten tutuklanacağını fark edince elektronik kelepçeyle meskenden kaçan Sertçelik’in İstanbul’a gittiğini bile bile kaçmasına yol vermişler.
İddianameye nazaran 27 Kasım 2023’te konuttan çıkan Sertçelik, 30 Kasım’a kadar Ankara’da kaldı.
Başkentte olduğu müddette yakalanmadı.
1 Aralık’ta İstanbul’a gitti.
Şile’de toplumsal medya fenomeni olan kız arkadaşı Ece Ronay’ın kaldığı bungalovların bulunduğu bölgede indi.
Dört gününü İstanbul’da geçirdi.
‘Net olarak belirlenemeyen bir güzergahı kullanarak’ 4 Aralık’ta yasa dışı yollardan yurt dışına kaçtı.
Serdar Sertçelik’in sevgilisi Ece Ronay’ın ismi işyeri kurşunlatma olaylarında geçmişti.
Arama tiyatrosu
Öner ile Demircan ortasındaki 1 Aralık tarihli bildiriler ise firar sonrası Organize Hatalarla Çaba Şubesi tarafından bir arama tiyatrosu oynandığını ortaya koyuyor.
Yazışmalar şöyle:
Öner: Şevket, aklında bulunsun, Serdar Sertçelik ile alakalı bir takım konutuna gidip arandı bulunamadı tutanağı tutsun, adliyeye gönderelim.
Demircan: Gönderdik abi.
Öner: Orta ara da arandı bulunamadı tutanağı tanzim edip gönderelim.
Demircan: Tamam.
Bu yazışmalar yapılırken Sertçelik, İstanbul’daydı ve Türkiye’yi terk etmemişti. Sertçelik’i İstanbul’da aramaları gerekirken, boş olduğunu bildiklerini meskenini orta ara yoklayarak, arıyorlarmış üzere yaparak, tutanak düzenlediler.
‘Yurt dışına gidecek’ istihbaratı
Öner, 15 Mayıs’taki birinci tabirinde, “Bana bilgi verilmemesinden ötürü Sertçelik’in yurt dışına kaçışı ile ilgim yoktur” dedi.
Demircan’la mesajlaşmalarına değinmedi.
Ancak iletileri elde edildikten sonra, 11 Haziran’da alınan ek
ifadesinde, “Yurt dışına çıkabileceği konusunda bana istihbarattan bilgi verildi” itirafında bulundu. Yazışmalara ait “Hatırlamıyorum” demekle yetindi.
Demircan ise Sertçelik firar ettikten sonra Emniyet İstihbarat’a sorduklarını belirterek, “Yol güzergahından bahsedildiğini hatırlıyorum, lakin tam olarak neresi olduğunu hatırlayamıyorum” dedi.
Demircan, kapalı şahidin İstanbul’a gittiği istihbaratını araştırmadığını kabul ederek, şu bilgileri verdi:
“Sertçelik’in İstanbul’a gittiğine dair yazışmaları Öner’le yaptık. İstihbarattan geldiğini düşündüğüm bu bilgiye ait araştırma yapma gereği duymadım.”
Bu yazışma ve sözler Sertçelik’in yakalanmak istenmediğini gösteriyor.
Yarası gözaltına mani değil
Diğer taraftan, 20 Kasım 2023’te, elektronik kelepçeye karşın sabaha karşı gittiği çorbacıda ayağından vurulan Sertçelik, “Gözaltına alınmasında tıbbi sakınca vardır” formundaki doktor kanaatinden ötürü evinde sözünü verdi.
Sertçelik, cinayet kapsamında savcılığa götürüleceğini ve tutuklanacağını öğrenince firar etti.
Savcılık, raporları İsimli Tıp’a göndererek, Sertçelik’in gözaltına alınmasında sakınca olup olmadığını sordu. İsimli Tıp’ın 26 Haziran tarihli raporunda, yaralanmasının gözaltına mahzur olmadığı vurgulandı.
Rapordan:
“Tedavisi düzenlendikten ve gerekli tıbbi tedbirler alındıktan sonra ambulans, sedye üzere vasıta ile nakledilmesine pürüz teşkil etmeyeceği…
Yaralanmadan dört gün sonra tıbbi tedbirler alınarak (Önerilen ilaç tedavileri, bacağa atel uygulaması vb. gibi) ve gerektiğinde hastane denetimleri yaptırılarak, nezarethane şartlarında tıbbi takviye alması durumunda (öngörülmeyen bir komplikasyon olmaması halinde) sıhhat durumu açısından tehlike oluşturacağının tıbbi kanıtlarının bulunmadığı…
Tedavisinin mutlak surette hastanede yatmasını gerektirir nitelikte olmadığı, hastane dışı uygun şartlarda da devam edebileceği oy birliğiyle mütalaa olunur.”
Dr. Recep Emre Şişman, hastanede yanına gelen iki-üç polisin, Sertçelik için “Şahıs şu an konut mahpusunda bizim nezaretimiz altında. Savcının haberi var. Şahsı çok gözaltına almak istemiyoruz” diyerek, kendisine bu ifadeyi yazdırdıklarını savundu. Polislerin kimliği tespit edilemedi.
Sertçelik’i kurtarmak için gerçekdışı temin edenlerle İstanbul’a gittiğini ve yurt dışına kaçacağını bildikleri halde engellemeyenler tıpkı iradedir.
Haliye, sormaktan kendimi alamıyorum.
Sertçelik, üç buçuk ay evvel yakalandığı halde Macaristan’dan neden getirilemedi?
Yoksa…
Kaçmasına yol verenler gelmesini mi istemiyor?